Konuşma, Yap!
Meseleyi baştan anlatayım iyisi mi. Acıbadem Okulları, iki yıl önce Halenur Çalışan ile bir yazarlık atölyesi kurmaya karar vermiş. Bu atölye kapsamında çocukların “benim kahramanım” başlıklı kitaplar yazmasına karar verilmiş. Ve görülmüş ki “öncü Müslüman kadınlar” konusundaki bilgiler neredeyse sadece İngilizcede var. “Gençlik elden gidiyor, aile bitiyor” diyen abilerimizin ve ablalarımızın hiçbirinin aklına gelmemiş çünkü çocuklarımızın önüne rol model olarak konulabilecek bu şahane kadınlar hakkında elle tutulur bir çalışma yapmak.
Uzatmayayım. Çocuklar ağırlıklı olarak İngilizce literatür taraması yaptıktan sonra Halenur hanımın kaptanlığında girişmişler kitap yazma işine. Bir buçuk yıl sürmüş çalışmalar. Sonunda da en büyüğü şimdi bile 15 yaşında olan 9 yazar, 7 öncü Müslüman kadın hakkında şahane ötesi denilebilecek kitaplar koymuşlar ortaya. Laf sırası kendine geldiğinde ağzını doldura doldura konuşan abilerin ve ablaların toplamda oluşturdukları şeyin on, belki yüz katını 12-13 yaşındaki çocuklarımız yapmışlar anlayacağınız.
Şimdi o kitaplar, yazarlarından imzalı olarak ve hepimizin ufkunu açmak üzere kütüphanelerimizi süslemeye hazırlanıyorlar.
Sanırım en büyük sorunlarımızdan biri tam da şu: Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz ama iş aksiyona, üretime, prodüksiyona gelince çokoprens almaya gidiveriyoruz. Bütün bir insanlık tarihi boyunca “konuşarak görünür ve popüler olmak”, “yaparak değer üretmek”ten daha kolay olagelmiş tabii ama yaşadığımız dönemde bu mesele zirve yapmış durumda ne yazık ki.
Ortaya tek bir eser koymamış, insanlık için tek bir değer üretmemiş, “yazdım” dediği kitaplar arkaik tekrarlardan ibaret ama abimizin bir havası var, sanırsın memleketin de, dünyanın da, din-i Mübin-i İslam’ın da kurtuluşu bir tek zatıâlilerine bağlı. Hani o olmasa yıkılıverecek her şey.
Kitapların tanıtım toplantısında bir araya geldiğimiz Dursun Ali Taşçı ağabey şöyle çok güzel bir örnekle özetledi derdimizi: “Benim gençliğimde, yani 70’li yıllarda su azdı ama çok heyecanlı, çok coşkun aktığı için değirmeni çeviriyordu. Şimdi su çok bol ama öyle durgun ki değirmeni yerinden kımıldatamıyor.”
Kimse kusuruma bakmasın. O değirmen dönecekse “durmaksızın konuşan sıkıcı yetişkinler” eliyle değil, “konuşmak yerine yapmaktan yana olan gençler” eliyle dönecek. Dolayısıyla o sıkıcı yetişkinlere tavsiyem, gençleri salmalarıdır, rahat bırakmalarıdır. Durmaksızın “bir proje çarkının dişlisi” olarak gördükleri gençlere yaptıkları kötülük “gençlerin genç olmalarını ellerinden almak” kötülüğüdür. Bir hayırlarını da görmüş değilizdir.
Bizim gençlere yapabileceğimiz yegâne iyilik onlara “yol”u işaret etmektir. Emin olun nasıl yürüyeceklerini kendileri bulacaktır. Bazen kitap yazarak, bazen müzik yaparak, bazen bilim üreterek, bazen sadece eğlenerek yürüyeceklerdir. Gölge etmezsek başka da bir ihsan istemeyeceklerdir bizden.