Sabrın Hikayesi Mimar Sinan

 Mimar Sinan’ın Sabrı

   Her zaman büyük şeyler başaran insanların önemli meziyetlerinden biri de sabırlı olmalarıdır. İnsanoğlu hedefine ulaşmak için çalıştığı yolda pek çok engellerle karşılaşabilir. Böyle anlarda asla pes etmemek ve sabırlı bir şekilde devam etmek gerektir. Sabrın önemini hiç düşündünüz mü? Bir sabır bir yapıyı binlerce yıl ayakta tutabilir mi sizce? Tutabildiğinin kanıtı olarak hala dimdik ayakta duran o eşsiz eserler geliyor aklımıza. Bir basın binlerce yıla dönüştüğü iki yapıt: Süleymaniye ve Selimiye Cami… Mimar Sinan’ın göstermiş olduğu sabır, binlerce sabır hikayesi içerisinden verilebilecek en güzel örneklerden biridir.

   Süleymaniye Camii 1551-1558 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine İstanbul Fatih ilçesinde Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Yapının inşaatının bir bölümü temel güçlendirme çalışmalarıyla geçmiştir. Bu nedenle binlerce yıl birden fazla doğa olayı yaşamasına rağmen üzerinde tek bir çatlak dahi yoktur. Mimar Sinan’ın 58 yaşında yaptığı bu eseri kalfalık eseri olarak bilinmektedir. Süleymaniye Camii Osmanlı Dönemi mimarisinin en önemli eserlerinden ve örneklerinden birisidir. Kubbesi tıpkı Ayasofya’da olduğu üzere yarım kubbe ile güçlendirilmiştir. Mimar Sinan’ın büyük sabrını test ettiği hikaye de şöyledir: Camii ve külliyesi yedi senede bitilmişti ancak yedi yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü kullanıma açmadığını anlamamıştı. Kanuni, durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan, caminin ortasında oturmuş nargilesi ile ilgilenmekteydi. Sultan gözlerine inanmadı. Bütün haşmetiyle “Bu ne iştir mimarbaşı?” diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu İçtiği sadece suydu. Usta Mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda tüm camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden altmış beş tane dev turşu küpü getirtmişti. Bu küplere; içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizmişti. Nihayetinde de işte bunu test ediyordu… Amacına ulaşmıştı mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine en iyi şekilde ulaştırmayı başarmıştı. Aynı zamanda Mimar Sinan’ın mimarlık yeteneği ve zekası sayesinde düşünmüş olduğu bir başka bölüm ise “is odası” bölümüdür. Camii içindeki yağ lambalarından çıkan isleri bir bölgeye toplayacak olan hava akımını hesaplayarak bu islerin caminin ana giriş kapısının üzerindeki bir odaya birikmesini sağlamıştır. Bu isler caminin içerisini çevreleyen tezyinat işlemeler için mürekkep yapımında kullanılmıştır.

   Selimiye Cami eserinde ise Mimar Sinan yine hem sabrını hem dehasını konuşturmuştur. Koskoca camiyi tek bir kubbeyle örtebilmiştir. Daha önceki eserlerde genellikle esas kubbe, kademeli yarı kubbelerin üzerinde yükselirdi. Selimiye’de ise kubbe sekizer köşeli, sekiz fil ayağına dayanan kasnak üzerine oturtulmuştur. Fil ayaklarını dış kenarlarından tutan dayanak duvarları da kemerlerle bunlara bağlıdır. Kubbe kaidesinden başlayarak 15,86 m yükseklikte olup Ayasofya’nın kubbesinden 1 m kadar daha yüksektir.

   Ayasofya’nın ilk kubbesi basık olduğu için yıkıldığı halde Sinan’ın eserleri depremlerden hiçbir şekilde zarar görmemiştir. Caminin 4 minaresi vardır Minarelerinin kubbeye yakınlığı da esere ayrı bir güzellik verir. Selimiye, uzaktan bakılınca kubbesi ve kubbeye sokulan minareleriyle yükselen toprakların tepesinde yukarı doğru gidişin bir devamı gibi görünür.

   Mimar Sinan’ın bu iki esirinin yapımında da sergilemiş olduğu sabır birçok eserinin kalıcı olmasını sağlamıştır. Sabrı, kâh yüzlerce yıldır yıkılmayan bir eserden kâh sekiz minareli bir kubbeyle bütünleştirmekte görürüz. Başarıya giden yolda, herkes için en önemli hususlardan birisidir. Sabır, Mimar Sinan’a eşlik ettiği gibi başarı yolunda ilerleyen birçok insana da o yolda eşlik edecektir. Unutmayın ki sabır başarının esası ve temelidir.


Yazan: Kemal Erdem Ç.